6/23/2009

Batı'ya doğru.. Az kaldı..

Yönümü Batı'ya döndürmek gerek.. Haritamı, anılarımı da beraberimde götürsem iyi olur. Olmazsa da canın sağ olsun..


Keşkelerle yüklü oluşum değiştirmiyor hiç bir haltı.. Yaptığın ayıpı affettirmiyor.. Ama en azından unutma.. Batıya bakmalı yönüm..

Sözün vardı..

6/21/2009

Hrant Dink, Ara Güler, Paşa...

Bir masa kursak şimdi.. rakısı, mezesi bol.. o masada muhabbeti bol ve çekilebilir insanlar olsa.. sabah olana, gün doğana dek içsek hep beraber.. bir ben bin onlar anlatsa.. sonra ağlasam saatlerce.. nasıl olsa ayıplamazlar.. anlarlar insan halinden..



iran'a gitmek istiyorum

Iran'a gitmek ve elimden geldiğince fotoğraflamak istiyorum.. yardım edebilecek olan var mı?

6/18/2009

Ben Dünya'da bir Nokta, Sen Kutup Yıldızı..

Asla para verip almayacağım gazetelerdi kimileri yine de okurdum her haberini ve köşesini altıma sermeden önce. Gece 2:00 ile 3:00 arasında gelirdi güvenlikler. Beklerdim onların gelişlerini, zorlayarak kendimi. Sen sıkça değiştirdiğin çarşafları örterdin yatağına, ben gazete sererdim o demir banklara.

Sen evinde uyurken (ya da ben öyle sanırken) köşede beklerdim ben.. mut'lanırdım sana yakın olduğumdan.. Sen uyurdun ben seni düşlerdim..

Ben hep erken gelirdim sana sense hep geç kalırdın.. Bilirdim çok tatlıdır rahat yataklarda uyku..

Yazları serin kışları sıcak evinde söylerdin "beni sevdiğini", yazları cehennem kışları kutup bozkırda yaşardım "seni sevdiğimi". (yazık inanmıştım)

Yaşlandığımızda (!) bastonlarımızla yürüyecektik güya, yan yana..

Ben Dünya'da bir noktaydım sen Kuzey Yıldızının ta kendisi..
At Beyi..
Sürgün..

Hadi oradan!

Kimsesizlik yalnız olmak değildir denilebilir mi?

klasik haline gelmiş yahut klişeleşmiş olan kalabalık içerisindeki yalnız olmak halinden bahsetmiyorum. "güvendiğin dağlara karlar yağar"'da olduğu gibi bir yalnızlıktan bahsediyorum. çok güvendiğiniz, kendinizden dahi çok güvendiğiniz kişi(ler)in yalnız bırakması, vefasızlıkları değil midir bizleri yalnız bırakan?

hani anneler kızar da ya da döver de yine anne diye ağlar insan/çocuk, zira annesidir her şeye gücü yetebilen, annesidir o an yaşadığı can yanmasını ortadan kaldırabilecek, kendisini otayabilecek olan. tam da öyle belki de daha da fazla güvendiğiniz, susuz kaldığınızda su olacak, aç kaldığınızda aş olacak diye bildiğiniz, kendinizi emanet ettiğiniz kişiler. hani neredeler şimdi?

kendinizi büyük gördüğünüzden, narsistliğinizden değil de öyle olduğunu anladığınızdan belki de artık bilirsiniz (tüm o yaşananlardan sonra) tek vefalı anneniz, kardeşiniz ve sizsinizdir. Gerekçesini sormadan, sorgulamadan sesinize ses verebilecek başkası yoktur. olmayacaktır da. ve acı ki kandırılmışsınızdır, hiç olmamıştır.


Size su, aş olacağını sandığınız /sandıklarınız sizden yemiştir hep. Ömrünüzden. En çok da bu koyar ya. Ömrünüzün x yılı gitmiştir, siz en güzel anları sanırken o/onlar sizi tüketiyor olmanın keyfini yaşamışlarsa aptallığınıza yanın.

Vefa dedikleri sahiden de bir semt ve o semtte konuşlu eski bir bozacıymış. Bizlerin vefa sandığı ise kandırılmak, kendimizi kandırmamızmış. "Ben sana kıyamam ki" koca bir yalanmış. Necmettin Erbakan'ın dediği gibi : "Hadi oradan.. "

At Beyi
Sürgün

Bir eşya kadar olamamak..

ilk IBM bilgisayarıma Creative Infra 52x cd surucusu taktırmıştım (o zamanlar tak sök olayını bilmek ne mümkün) ve garip bir ruh hali içerisinde olduğunu sezmiştim kısa sürede. Evet bir eşya olmasına, canlı olarak nitelendirilmemesine rağmen ruhu vardı ve garipti. Kimi cdleri okur, kimi cdleri okumaz, canı sıkıldığında içerisine konulan sürücüyü dışarı çıkarır bazen de kıvrımı düzeltilmiş ataç sokarak ancak çıkarırdı çok sevdiği cdleri, o sevdiği cdleri çıkardıktan sonra da küser bir kaç gün çalışmayı reddederdi.

Aradan epey zaman geçti, şimdilerde de bir HP IPAQ 514 var elimde cep telefonu olarak. 2 GB'lik SD Card'a ve 64 Mb Ram, 128 Mb Rom'a rağmen hafıza sorunları yaşıyor. Kimi adları ve telefon numaralarını anımsamayı reddediyor. Anımsamayı reddettiği telefon numaralarini ve adlari birbirleri ile ve anımsadıkları ile kıyasladığımda ise herhangi bir tutarlılık ve/veya benzerlik göremiyorum. Uyuzluk yapıyor sanki bana, tek derdi hor kullanmamı protesto etmek sanki. Kimi adlari zaman zaman animsasa da kimi adlari animsamak konusunda en ufak bir caba sarf etmiyor. IPAQ de garip bir ruh barındırıyor içerisinde ama çözemedim henüz huyunu suyunu.

Bir de insanlar var elbet, daha doğrusu insan olduğunu sandıklarımız, insan dediğin en azından ruh sahibi olmalı, onur sahibi olmayabilir, hakkaniyetin ne olduğunu bilmeyebilir, ailesinden ya da çevresinden edindiği terbiye ve etik değerler yetkin olmayabilir ancak hiç değilse bir ruhu olmalı, vefa'nın ne sadece bir semt, ne sadece bir bozacı ne de filmlerde, romanlarda vs geçen çoktan unutulmuş bir sözcük olmadığını bilmeli. Heyhat, insan sandığımız, bel bağladığımız ancak satmaktan gayrısını bilmeyenlerin az evvel saydığım iki makine/makina kadar dahi ruhu yoksa onlara ne denilebilir ki?

Yazık!, Yazıklar olsun! yeterli gelir mi acep?

At Beyi
Sürgün

6/16/2009

1974 Yılında Türk Askeri'nin Lefke Bölgesine Girişi..



Dün geçti resimler elime.. isteyen olursa elimde çok büyük çözünürlüğe sahip halleri de var..

tamamı http://picasaweb.google.com/gereksizislermuduru/1974?authkey=Gv1sRgCL_gzJvj497WpwE&feat=directlink adresinden görülebilir (umarım).

6/15/2009

Yazık..

insanlar emek verir, mail atar, mesaj atar ve gün gelir birileri acımaz.. siler atar ne varsa..


insanlar güvenir, insanlar inanır ve gün gelir birileri acımaz.. siker atar..


Yazık..

6/12/2009

Kandırmacalar ve Kanmalar..

"-Sana kıyamam" diyordu bir zaman .. "-Sana kıyamam.." "-sana asla kıyamam.." Kanıyordum ben de her seferinde, her duyduğumda aptal bir sevinç duyuyordum. Aptaldım zira, körelmiş bir zihindi zihnim kendimi emanet ettiğimdi bunları söyleyen ve inanmamam olanaksızdı. Bana asla kıyamazdı. Yakmazdı canımı, yanarsa canım elinden geleni yapardı dindirmek için acımı. Seviyordu beni.

Kulak zarımdaki çiziği yadigar bırakması da bundan değil mi? "Bensiz hep eksik kalacaksın"'ın tezahürü. Oysa gerek yoktu bu yadigara, ben tam duyabilsem de eksik kaldığımı bilirdim her nefes alışımda. Varsın olsun diğer yadigarlar gibi benimdir.

Bana kıyamazdı, bana kıyması için de gerek yoktu hani. Ben yeterince kıyıyordum kendime. Sahi değildi demek ve ben geç algılıyordum.

6/11/2009

Yakın

Doğduğum toprakları düşünüyorum bazen. Şu oraya ulaşmanın yaklaştığı günler de.. Düşünüyorum da çok değil 10 ay önce kurtuluyorum bu lanet yerden diyordum. Kendimce hep gideceğim yer daha iyi olacak diye düşünüyorum belki de. Buradayım ve oraya özlem duyuyorum. Oraya gitsem buraya. Nasıl tarif edilebilir bilmiyorum. Bazı şeylerin izahı olmaz sanırım bu da o duygulardan biri.
Zaman geçtikçe anlıyorum galiba bazı şeyleri. Duyduğum özlem belki de herhangi bir yer değil herhangi bir kişi de değil belki de.. Kendi içimde ki bir şeylere özlemim sanırım kendime bile açıklayamadığım. Birşeylerim eksik olduğunu hissediyorum her zaman. Her zaman bir yanım eksik bir yanım yok yada yaralı.. Birini giderebilsem yeni bir eksiğimin türediği sezimliyorum. Bitmez bir kısır döngü içerisinde gitmenin kurtuluş olacağını düşünüyorum hep. Sorasında da daha öncesine bir özlem beliriyor içimde. Mutlu olmadığım o geçmiş zamanlar bile şuandan daha iyiydi aslında hissi ile yaşıyorum kim bilir belkide ben bilmiyorumdur yaşadığım zamanın kıymetini. Yine bir gidiş yakın o özlenen topraklara x lere y lere ..

Barış

6/10/2009

Yangın..

Kaç ay oldu anayurdumu görmeyeli? Kaç ay oldu doğan günün Erciyes'e vuruşunu izlemeyeli? Ki vasiyetimdi çok önceleri gölgesine gömülmek şimdi ise "siktir edin" diyorum, "siktir edin gömmeyin beni bir kaç kedi ve köpeğe verin beni yesinler" . Kalmasın geriye etim ya da kemiğim, anlamı yok.

Her sabah ya da gece , bir ara yani, başımı suyun altına sokmak için girdiğimde tuvalet / banyo kırmasına aynada karşılaşıyorum gözlerimle, ki çok düştüler (düşürenler yine de sağ olsun), afallıyorum benim yansımam mı aynada yer alan? Böyle eprimiş, böyle pespaye? Umut çok eski günlerde kalmış sanki, anımsamıyorum tadını, duyamıyorum varlığını.

Uzakta olmak zor, uzakta ve yalnız olmaksa daha da zor. Göçmen bir kuşum ve baharı yitirdiğimden beri sürgün daha beter koyuyor. Sürgün sözcüğünü ve sözcük anlanımı bilse de insanlar, bilmedikleri de var Sürgün hakkında ve dilerim öğrenmek zorunda kalmazlar! Kimsesiz kalmayı ve derdini anlatamamayı yaşamaz, yaşamak zorunda kalmazlar. Susmanın kendi içerisinde yarattığı çığlık çığlığa acıyı, yalnızlığın boyun kırıcı eziciliğini, kemik ve et arasına girmiş bıçağın çıldırtan ağrısını bilmez bir başkası.

Sesim yok..

At Beyi..
Sürgün

Saçma ve 2009'da pek de kabullenilir bir şey olmadığını bilsem de kimi gönderilerime şarkı ekliyorum ve otomatik çalsın diyorum. Affola saçmalıklarım!






6/08/2009

Ship Ahoy


Bu bağlantı da da görülebileceği gibi The Pirate Bay'in partisi Avrupa Parlamento'suna katılma hakkı elde etti. Dalgalansın kara bayrak..

Ship Ahoy

---------

Düzenleme:
TorrentFreak Pirate Party Başkanı Rick Falkvinge ile görüşmüş ve kendisi demiş ki :


"Rüzgarın yelkenlerimize dolduğunu hissettik. Seçimlerden hemen önce anketleri görüyorduk. Ancak bugün burada durmuş ve sonuçların ekrana gelmesini görüyoruz.... Ne dememi bekliyorsunuz? hiç bir şey.."

"Bugün, Avrupa politikasını yapısını değiştirdik. Bu gecenin nasıl sona ereceği hiç bir şey ifade etmiyor, değiştirdik" "Bu harika hissettiriyor. Yurttaşlar değişim zamanının geldiğini anladı. Yaşlı/kurt politikacılar genç insanların hayat tarzlarını biti bitine (bilgisayar terimi) ellerine almıştı. Otorite'nin kitlesel izlemesini kabul etmeyeceğiz."

6/06/2009

Yük Olmak

Başlığı görünce AtBeyi birşeyler anımsamıştır illa ki. Madem elime böyle bir fırsat geçti buradan bir şeyler yazabiliyorum bu konuya biraz daha açıklık getirip yaptığım terbiyesizlik için bir özür dilemeyi borç biliyorum.
Geçtiğimiz günlerde (bahar şenlikleri haftası) yeni tanışmış olduğum arkadaşlarla dolaşırken alkolünde etkisile saat 4 sularında acıktım diye tutturan ben, arabası olan arkadaşa bişeyler yemeğe götürebilir misin diye tutturmuşum. O saatte açık olmayacağını belirttikleri halde inat etmişim. Sorasında gittiğimiz yerler kapalı çıkmış bende kusura bakma sana da yük oluyoruz demişim. Sevgili arkadaşımda sorun değil bi gün de biz sana yük oluruz deyince ben (hangi akla hizmetse) kimse bana yük olamaz demişim. O sırada verilebilecek en iyi cevabı zaten arkadaş vermiş ve "sende bir gün yük olursun o zaman bize" demiş. Ancak bu olayın sorasın da görüştüğümüz de olayın detayları hakkında bilgi edinerek yaptığım yanlışı fark etmiş ve arkadaşı sırtımda taşımaya karar vermiştim:) her ne kadar taşımasam da elimden geldiğince isteklerini yerine getirdim ve buradan da o gün söylediğim sözler için arkadaşım özür diliyorum.
Bunları yazarken aklıma bir de şu geldi iyi yada kötü yük olduğum insanlara sonsuz teşekkür ediyorum..

Sürgündeki Kalpler

Sürgündeki halime ortak olan At Beyi'nin bloguna yazar olarak adım atmış bulunmaktayım.. hepimize kolay gelsin ..

Of of..

Çok değil bir kaç yıl önce idi.. Bir üniversitenin yerleşkesinde sınıfta kalıp kalmadığını ve mezun olup olamayacağını öğrenmeye çalışan üç öğrenci ve bir de ben vardım. Hiç unutmam G Binası idi bina..

orada merdivenlerin yanındaki bir pervaza oturmuş bir kız "ooof x ooof" demişti ve ben şükretmiştim o an. acımak değildi duyumsadığım, öfke ve üzüntü idi. ne sövmüştüm içimden o x'e.. bir de toprak olacaktı..

Şimdi, çok değil o olaydan bir kaç yıl sonra, bir başka ülkenin alakasız bir üniversitesinin yerleşkesinde ben "oooooooooof * oooof" çekiyorsam ve bunu bana çektiren halimi umursamıyorsa ne farkı kalır x'den?

of ya of

6/05/2009

Sürüntü..

Şarkıların can yakmasından sonra dalgaların da can yakabilirliğinin olduğunu öğretti yaşam dün gece. ve bir kaç adım öncesinde de o bankın "-ağladın mı sen bugün, eki?" sorusu soruldu bana. "-terlemişimdir" yanıtıydı seslenilen.. sahi ağlamış mıydım? bilememek ne garip?

Belki de gülen sadece duvarlarımdaki boyadır? Bir ben değilim bunu bilen.

Sahi sözler vardı ne oldu onlara?

Tedariksiz..

Ne kadar kocamış olsa da insan hep tedariksiz kalıyor bazı "an"larda.. "x olursa y yaparım." "z derse j ile karşılık veririm" dediğimiz halde nerede ise hep apışıp kalmıyor muyuz? Her insanda yeniden örüntülediğimiz cephelerimiz ve koruganlarımız tam da en güvendiğimiz yerden almıyor mu yarayı? Çekiliyor sırt verdiklerimiz ardımızdan ve birlikte ördük dediğimiz duvarların ardında bir gedik açılıyor.

Açılan gedik değil tek sorun, o gediği kollamaya çalışırken ördüğümüz duvarların da yıkıldığını görürüz hep. "Güven.. Güvenlik.. Güvenilirlik.. " koca yalanlar. Hiç güvende olmadık belki de.. Ana rahminde dahi..



where now is the horse and the rider?
where is the horn that was blowing?
where is the helm and the hauberk,
and the bright hair flowing?
where is the hand on the harpstring,
and the red fire glowing?
where is the spring and harvest
and the tall corn growing?
they have passed like rain on the mountain,
like a wind in the meadow;
the days have gone down in the west
behind the hills into shadow.
who shall gather the smoke
of the dead wood burning,
or behold the flowing years
from the sea returning?

6/04/2009

Yeşil Nohut.. Ya da Taze Nohut..

Sofra bezi sererdi annem koca halının üstüne (kelle diyorlardı sanki o halıya), yine de becerirdik sağa sola dökmeyi o yaprakları, yine de alırdı annem her pazartesi pazara gittiğinde bir kaç ay boyunca.

Yaşlandık sonra, kentimizi ve kendimizi terk ettik (bkz:bir başkası için kendi olmaktan vaz geçmek) annemizden başkasına sığındık ve güvendik, O aldı yeşil ya da taze nohutları bir süre ve ısrardan sonra.

Ve sözü var her yaz alacak.

Mevsimi geldi mi acep?

At Beyi
Gemikonağı

6/03/2009

Nerede benim terliklerim? [Küfür içerir]

AGD nedir? önce bununla başlamalı sanırım. AGötü Dağıtmak olarak bilinen ve Göt olmak olarak da anılan bir durumdur efendim, ki bir çoğunuz bunu bilir. Bir çoğunuz derken kimi kasttettiğim ise bir bilinmez zira bloğu açtığımdan bu yana sadece 52 farklı kaynaktan ziyaretçim oldu ve bunların bir kısmı arama motoru botu . Her ne ise.

Dün gece sol teki nike çakması sağ teki adidas çakması olan bir çift terlik kayboldu. En son Lefke Avrupa Üniversitesi Gemikonağı Yerleşkesinde ayaklarımdaydılar. TSi 03:10 gibi bir arkadaşı aramışım telefondaki kayıtlara göre ve o arkadaşı aradığımda yerleşkenin önündeydik demek oluyor ki TSi 03:30 civarında kayboldular. Gören eden olursa bir zahmet haber versin.

Mest Rakı var hani, 50'lik şişesi pek güzel. O rakı ile Absolute denilen votka'yı bir arada tutmayın derim. Zira göt edici etkisi varmış. Anlatayım ..

Gece içtik (klasik haline geldi ayrımındayım) ve arkadaş (Enver) bizi yerleşkeye bıraktı, ben yerleşkenin kapısında bir başka arkadaşı aradım (adı önemli değil zira kaç senedir görüşmüyorduk ve görüşeceğimizi de sanmıyorum çok sene daha), aradığım arkadaşa "yazık oldu bana farkındasın değil mi?" demişim. Yerleşke içerisinde absürd (absürt mü yoksa) sloganlar attığımızı da şimdi öğrendim ("Alparslan Türkeş'in askerleriyiz" bunlardan biri), LAÜ Plaza dedikleri sahne civarında bir yerde oturduk bir süre, arkadaş sigarasını, ben çakmağımı yitirdim (aslında onları da bulsanız fena olmaz. Sigara muhtemeldir ki winston box, çakmak ise boyna asma aparatlı kırmızı renkte üzerinde west yazan bir çakmaktı.).

Ve bundan sonrası yok. Odaya nasıl gittim? Kimle gittim? Terliklerim ve çakmağım nerede?

Sabah olup uyandığımda elimde bir acı vardı. Gül dikeni batmış elime (!), ancak odada gül yok. Terliklerim de yok. Bizi yerleşkeye bırakan arkadaşı aradım sağ salim eve dönüp dönmediğini öğrenmek adına. Ve bombayı patlatmış oldum. Bizi yerleşkeye o getirmemiş. Güneş bırakmış. Bunu Yurdağer'e (diğer göt olan arkadaş) söylediğimde ise onun da bunu bilmediğini öğrendim.

Saçma ve gereksiz bir yazı olsa da bilinsin isterim. Dün gece kalbinizi kırdım ya da küfür etti isem ne bileyim rahatsızlık verdi isem "özür dilerim", alkol bu çarpıyor.

At Beyi
Gemikonağı

Düzenleme : Son aldığım haberlere göre kayıp olan sigara marlboro kırmızı box ve kayıp olduğu sanılan çakmak da kayıp değil. Terlikler de LAÜ Plaza yanında bulundu ancak nike teki olan kullanılamaz durumdaydı. Gül halen Kayıp.